Ana içeriğe atla

Tam Aydınlanıcam Bi Gülme Geliyo




Hep kitap okumayı çok seven bir çocuktum. Hatta okumayı ilk öğrendiğimde çok yüksek sesle okuduğum için annem-babam evde uzun süre kitap okumama izin vermezlerdi ben de bu yüzden el feneriyle yorgan altında okurdum kitabımı. Bugün gözlüksüz bir karış öteyi görememem o günlerin mirasıdır. Kardeşim liseye başlayana kadar ders kitapları dahil doğru düzgün pek kitap okumuş sayılmaz.

Ben de kardeşime okumayı sevdirmek için türlü yollara başvurdum. Çocuk kitap okusun diye döndürdüğüm numaralar sistematikleştirilse yepyeni bir eğitim modeli çıkar yani. Bütün bu yöntemlerden tek biri işe yaradı: karikatür okutmak. Bir çocuk dergisinin sadece karikatür sayfalarını okutmayı başarmıştım. Onunla beraber ben de karikatür okumaya özel bir ilgi duymaya başladım. Karikatür ilgim çocuk dergilerinden çıktı, karikatüristleri takip etmeye başladım.
                
Yaklaşık yedi yıllık bir karikatür okuyucusu olarak bu birikimi sizlerle paylaşma zamanı geldi: 

Karikatür nasıl verimli okunur?
                
Öncelikle karikatürü okuma sırasının adabını öğreneceğiz. Okuma sırası çok önemli çünkü bu sıra takip edilmeden okununca espri net anlaşılmıyor ve yeniden okumak zorunda kalıyorsunuz. Yeniden okurken de beyniniz o satırları az önce okuduğunuzda kısa süreli hafızaya kaydettiği için espriyi anlasanız bile ilk defa okuduğunuzda alabileceğiniz zevk almıyorsunuz.  Bu yüzden okuma sırasını gözetmek gerekiyor.

Karikatürlerdeki yazılar genelde soldan nadir olarak sağdan başlar. Biz karikatür okumaya başlarken nerede başlamamız gerektiğini iki şekilde saptayacağız. Bunu bir görsel yardımıyla anlatmak istiyorum.

Birinci karikatürde görüldüğü gibi konuşma balonlarının hizaları farklı, biri aşağıda diğeri yukarıda. Böyle bir durum olduğunda sağa sola bakmayacağız, en yukarıdaki balondan başlayıp balonların hizalarına göre çapraz şekilde okuyacağız. Bu karikatürü özellikle seçtim çünkü üç merkezli konuşma balonlarını okumak ikiliye göre çok daha zordur. Bu örnekte konuşma balonlarının hizasının okuma sırasındaki önemi daha çok ortaya çıkıyor.



                 
Sıradaki karikatürde ise konuşma balonlarının hizaları hemen hemen aynı. Burada da az önce öğrendiğimiz bilgiyi kullanarak okumaya soldan sağa doğru başlıyor ve çapraz şekilde gidiyoruz.  Bu arada eğer bir karikatürde hem konuşma balonları aynı hizadaysa hem de konuşmalar sağdan sola doğru devam ediyorsa o teknik açıdan başarısız bir karikatür sayılır. Karikatür okumanın bir adabı varsa elbet çizmenin de bir adabı var.
                
Evet, artık karikatür okumanın tekniğini öğrendiğimize göre karikatür okumakla ilgili bazı tecrübelerime dayanarak birkaç noktaya daha değinip konuyu sonlandırmak istiyorum.

Karikatürler insanı eğlendiren, klasik tabirle “güldürürken düşündüren” mizahi ögelerdir.  Ara sıra okumakta fayda var, iyi bir karikatür neşenizi durup dururken yerine getirebilir. Bununla beraber dozunu ayarlamayı da bilmelisiniz, zira önce bağımlılık ve ardından da bıkkınlık yapar. Sürekli, art arda karikatür okursanız bir süre sonra okuduğunuz bütün karikatürleri daha önceden görmüş hissine kapılırsınız, espri çok ince olsa da dikkatinizi çekmemeye başlar. Yani karikatürün neşesini öldürürsünüz. Bu yüzden ölçüyü tutturmak da çok önemlidir.


Söyleyecek sözlerim şimdilik bu kadar, aklıma gelirse eklerim bir yerlere. Hadi şimdi dağılın.

Büşra Şahin

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeraltından Notlar ve “Yeraltı” filmi üzerine bazı notlar

“Yeraltından Notlar” kitabını yıllar önce bir hevesle almıştım. Aldığım zamandan beridir her elime alıp okumaya başladığımda da, daha 3-4 sayfa ilerleyemeden kitabı anlama ümidim kırılır ve ileri bir zamanda, beynimin daha çok gelişip idrakimin daha çok açılacağını umduğum bir zaman, okumak için yerine geri koyardım. Ta ki Zeki Demirkubuz’un “Yeraltı” filmini izleyene kadar.                 Film izlemeyi pek seven bir insan değilim. İzleyeceğim filmin gerçekten vakit harcamaya değer olduğuna inanmam gerekir. Bu filmde hem başrolde Engin Günaydın’ın oynaması hem Ankara’da yaşayan bir memurun hayatıyla alakalı olması, üstüne üstlük Dostoyevski’nin “Yeraltından Notlar” kitabından esinlenilmiş olması epey ilgimi çekti. Zeki Demirkubuz’un daha önceden “Masumiyet” ve “Kader” filmlerini izlemiştim. Filmlerden yükselip içime giren mutsuzluk duygusunu çok net bir biçimde hissetmekle beraber, bu mutsuzluğa bir şekilde y...

Huzur - Ahmet Hamdi Tanpınar

<<Ta  yerin altında ilerleyen ve gerileyen dalgaların sağır gürültüsü, küçük piyanoları aşk fısıltıları, kanat çırpışları, şıpırtıları hülasa bilinmeyen varlıkların, yalnız günün bu saati için yaşayan, akşamla gecenin arasındaki geçidi doldurduktan sonra kim bilir hangi sedef kabuğunda, balık pulunda, kaya çukurunda, ay ve yıldız aksinde uyuyan binlerce varlığın sesleriyle kenarları pul pul, akisleri renkli, büyük davetler onu çağırırdı. Nereye çağırırdı? Mümtaz bunu bilseydi; belki bu davete koşardı. Çünkü suyun sesi aşkın, ihtirasın sesinden kuvvetlidir. Karanlıkta su sesi insanın içindeki, ölüm mayasının dilini konuşur.>> << “Üzülme hepsi düzelir, hepsi düzelir...” diye ayrıldı. Bunlar kendinden çok yaşlılardan öğrendiği sözlerdendi. Belki de böyle olduğu için senelerce kullanmaktan garip bir inatla çekinmişti. Fakat şimdi bu adamın ıstırabı karşısında kendiliğinden dilinin ucuna geliyorlardı. Demek ki sadece ıstıraplarımız, üzüntülerimiz değil tesellile...