<<Ta
yerin altında ilerleyen ve gerileyen dalgaların sağır gürültüsü, küçük
piyanoları aşk fısıltıları, kanat çırpışları, şıpırtıları hülasa bilinmeyen
varlıkların, yalnız günün bu saati için yaşayan, akşamla gecenin arasındaki
geçidi doldurduktan sonra kim bilir hangi sedef kabuğunda, balık pulunda, kaya
çukurunda, ay ve yıldız aksinde uyuyan binlerce varlığın sesleriyle kenarları
pul pul, akisleri renkli, büyük davetler onu çağırırdı. Nereye çağırırdı? Mümtaz
bunu bilseydi; belki bu davete koşardı. Çünkü suyun sesi aşkın, ihtirasın
sesinden kuvvetlidir. Karanlıkta su sesi insanın içindeki, ölüm mayasının dilini
konuşur.>>
<< “Üzülme hepsi düzelir, hepsi
düzelir...” diye ayrıldı.
Bunlar kendinden çok yaşlılardan öğrendiği
sözlerdendi. Belki de böyle olduğu için senelerce kullanmaktan garip bir inatla
çekinmişti. Fakat şimdi bu adamın ıstırabı karşısında kendiliğinden dilinin
ucuna geliyorlardı. Demek ki sadece ıstıraplarımız, üzüntülerimiz değil
tesellileri, mukavemet çareleri de miraslarımız arasında.>>
<<Çünkü her erkek biraz çocuktur ve
iradeye muhtaçtır.>>
<<Birbirlerinin varlığına sarılmış
yürüyorlardı.>>
<<yolun büyüğü küçüğü yoktur. Bizim
yürüyüşümüz ve adımlarımız vardır. Fatih 21 yaşında istanbulu feth etmiş.
Descartes da 24 yaşında felsefesini yapar. İstanbul bir kere fethedilir, usül
üzerine konuşma da bir kez yazılır. Fakat dünyada milyonlarca 21, 24 yaşında
insan vardır. Fatih ya da Descartes değiller diye ölsünler mi? Kesif yaşasınlar
yeter. Yani büyük yollar dediğiniz şeyin büyüklüğü bizim içimizdedir.>>
<<şurası muhakkak ki bir insanın hayatı
bazen bir sanat eseri kadar güzel olabiliyor.>>
<<Bir şeyden korkmak biraz da onun
geleceğini beklemektir.>>
<<zaten onu günün herhangi bir anında,
herhangi bir yerde tasavvur etmek, iskelede vapur beklediğini, terzide dantela
ve ya düğme seçtiğini, model tarif ettiğini, ahbablarıyla konuştuğunu, başıyla
evet ve ya hayır işareti yaptığını düşünmek Mümtaz için daima sonsuz bir hazdı.
>>
<<Onun için aşk, hislerin kelimelik
israfı değil, Mümtaz’ın ruhundaki fırtınaya olduğu gibi kendisini
teslimdi.>>
<<yaşamak güzel, çok güzel şeydi... en
güzel dua buna erişemezdi. Yaşamak güzeldi, sabahlar, akşamlar vardı. Uyumak
uyanmak vardı; rüyalar vardı, hayaller vardı. Bu sevimli budalanın kollarında
kendisini kaybetmek ve sonra gene orada, onun için kendini bulmak
vardı.>>
<<vücutlarımız birbirimize en kolay
vereceğimiz şeydir, asıl mesele hayatımızı
verebilmektir. Baştan aşağı bir aşkın olabilmek, bir aynanın içine iki
kişi girip oradan tek bir ruh olarak çıkmaktır.>>
<<insan hayatı buydu. Yaşamak başkaları
tarafından muhasara altına alınmak, yavaş yavaş boğulmaktı. Yaşamak...>>
<<insan yine de bilinen şeyden istenen
şeye doğru hayal kuruyor.>>
<<bir zihinde yaşayanlar daima
güzeldir.>>
Yorumlar
Yorum Gönder